Gündem

“Çuvaltızı Birazda Kendimize Batıralım”

 

“Çuvaltızı Birazda Kendimize Batıralım”

Anadolu Gençlik Derneği Kocaeli Şube Başkanı Kemal Halıcı, geçtiğimiz akşam derneğin Kocaeli şube binasında basın açıklamasında bulundu. Ocak ayı içerisinde Türkiye gündemini meşgul eden pek çok konuya temas eden Halıcı; çözüm önerilerini de sıraladı. Halıcı’nın açıklaması şöyle:

Kıymetli Arkadaşlar, Kıymetli Basın Mensupları…

Hepiniz hoş geldiniz. Yüce Allah’a hamdolsun ki yine bir gençlik çalışmasında beraberiz. Ve iyilikleri artırıp kötülükleri azaltmak için daha vaktimiz var.Şükürler olsun halen nefes almayadevam ediyoruz. Sizlerin aracılığıyla Kocaeli’mizin güzel insanlarını selamlıyorum.”Çuvaltızı Birazda Kendimize Batıralım”

Görüyor ve duyuyoruz ki milletimizin canını sıkacak, neşesini kaçıracak maddi manevi birçok hadise yaşanıyor. İntihar edenler, çıldıranlar, cinayet işleyenler,vesaire kötü amel işleyenlerin haberlerine denk geliyor ve milletçe üzülüyoruz.

Üzülüyoruz çünkü aziz milletimiz bu hadiselerden daha iyisini yaşayabilir. Milletimiz iyi hasletlere sahiptir. Hepimiz biliriz ki tarihimizdenice kıymetli yaşanmış hikâyeler, nice iyiameller vardır. Biz öyle bir milletiz ki;yüzyıllar boyu insana ve insanlığa hizmet etmiş tüm dünyanın huzur ve saadeti için hadim olmuş bir milletiz.

19

Çocuklarımızın, evlatlarımızın, kadınlarımızın, er kişilerimizin, yani insanlarımızın toplum olarak elimizden kaydığına şahit oluyoruz. Üzülüyor ve kederleniyoruz.

20

Bu gidişat karşısında her birimizin mesuliyeti vardır. Özellikle gündeminde toplumun bel kemiğini oluşturan gençlerin bulunduğu kuruluşların bu husustaki mesuliyeti kat kat artmaktadır. Bizler öncelikli hedef kitlemiz olan genç kardeşlerimizle ne kadar alakadar olabiliyor, onların sorunlarının ne kadarına çözümler üretebiliyoruz?

21

Her şeyden önce bu muhasebeyi yapmak bizi dertlendirecek ve çözüme yaklaştıracaktır.

Öncelikle şunu ifade edelim ki; gençlerimiz manevi açıdan büyük bir boşluk yaşamaktadır. Pek çokaraştırmacının da dikkat çektiği gençliğin anlam arayışı her geçen gün artmakta, çevrelerinde gördükleri olumsuzluklar onları yeni arayışlara yönlendirmektedir.

Bu yeni arayışların sebebini deistlere, ateistlere yahut başka başka topluluklara atmak yerine, çuvaldızı biraz da kendimize batırarak açıklamak durumundayız. Başkalarını suçlama kolaylığından sıyrılarak amel ve inanç ilişkimizi gözden geçirmek mecburiyetindeyiz. İddiamızın amili olup olmadığımız noktasında kendimizi sorgulamalıyız. İslami ve insani temel kuralları hayatımızda ne kadar tatbik ettiğimiz noktasında kendimizi hesaba çekmeliyiz. Gençlerde bıraktığımız izlerin yansımaları üzerinde mutlaka düşünmeliyiz. Adalet, yardımlaşma, doğruluk, çevreye duyarlılık, infak gibi erdemlerin neresinde olduğumuzu sormalıyız. Dünyevileşme cereyanının üzerimizdeki etkilerini değerlendirmeliyiz.

“KÖTÜLÜĞÜN NEREDEN OLDUĞUNA BAKMADAN TEPKİMİZİ GÖSTERMELİYİZ”

Uyuşturucunun pençesine düşmüş insan sayımız ne yazık ki bazı ülkelerin nüfusu kadarediyor. Bazı ülkelerin nüfusu kadar insanımızı yanlış inançlara kurban veriyoruz, kahroluyoruz. Dinimizin, tarihimizin, kültürümüzün mukaddeslerine saldırıyorlar. Sıradan insanlardan da var, sanatçılardan da var, siyasetçilerden de var…

Bizler savunduğu hakikatleri yayma ve hayırlı işlerde toplumu teşvik etmenin yanında her türlü münkerata da tavır almak zorundayız. Kötülüğün kimden ve nereden olduğuna bakmadan “kötülüğü” hedef alarak onu engellemek, dilimizle konuşmak ve kalben buğz etmek mecburiyetindeyiz. Bilselerdi yapmazlardı anlayışıyla bildirmeye, öğretmeye, eğitmeye devam edeceğiz.

Belki de kendimiz olamıyoruz. Atalarımız gibi kendimiz olmayı başaramadık. İnancımızdan, tarihimizden, kültürümüzden koptuk belki. Ancak dinimize, tarihimize ve kültürümüze tutkun olsak, meftun olsak dinimiz, tarihimiz ve kültürümüz mutlaka bizleri tutacaktır.

BAHADIR’IN SESİNİ DUYABİLDİK Mİ?

Biz Müslümanlar darda kalmış tüm mazlumların sesine ses vermek ve onları herhangi bir ayrıma tabi tutmadan desteklemek zorundayız. Kişi veya kişiler mazlum ise onların hangi inançtan, hangi ırktan ya da hangi guruptan olduğunu sorgulamadan üzerlerindeki zulme karşı tek ses olmalıyız. Birtakım ideolojik kaygılarla belirli olaylara dikkatimizi toplarken bir kısmına kör, sağır ve dilsiz kesilemeyiz.

“Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin” ilahi emri, gereği mazlum kim olursa olsun onu arka çıkmak ve sesine ses vermek bizim görevimizdir. Bu bağlamda öğretmen babasından terörist çıkartılarak ölüme mahkum edilen yavrumuz Bahadır Odabaşı’nın çığlığına kulak vermeli, cenazesine elleri kelepçeli götürülürken yüreğinde yaşadığı yangını hıçkırıklarıyla ifade eden babanın sesini duymalıyız. Toplumdan dışlanan, yaşadıkları mağduriyeti intihar ile eyleme dönüştürecek yeni kardeşlerimizin çıkmaması için sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.

Mazlumların ahının bizlere tesir etmemesi için seslerine ses vermeli ve engel olamadığımız kötülükleri en azından duyurarak mesuliyetimizi bir nebze de olsa hafifletmeliyiz.

Bu kadar maddi manevi sıkıntılarımızaüzülüyor, yutkunuyoruz. İnsanımıza,kaybedilen insanlığımızaağlıyoruz. Boşa geçen zamanlarımıza, kendimiz olamayışımıza hayıflanıyoruz. Milletimizin neşesininkaçmasına üzülüyoruz. Bazı kimselerinmukaddeslerimizehakaret etmesine üzülüyoruz, ama daha çok akıbetlerini kararttıkları için üzülüyoruz. Çünkü bu dünya hayatı az bir süredir;fakatinkarcı olan için cehennem sonsuzdur. Cennet ise herkesin gitmesini istediğimiz ve hedeflediğimiz esenlik yurdudur.

Erbakan Hocamızın yıllardır söylediği, MilliGörüş’ün temel umdesi olan ‘‘Önce ahlak ve maneviyat’’ eğitimine bir an önce başlanması gerekmektedir. İntihar edenlerimizi de uyuşturucuya düşenlerimizi de kutsala hakaret edenleri de ancak böyle kurtarabiliriz. İnsanımızı ve insanlığımızı kurtarmak hepimizin görevidir.

Biz inananların vazifesi hata edenleri düzeltebilme çabasıdır. Biz inananların görevi hayırlı olanı, doğru olanı, Hak olanı tavsiye etmektir. En büyük vazifemiz ayakta olan milletimizi düşürmek değil milletimizden düşenleri ayağa kaldırmaktır.

Bu manada yetkililere sesleniyoruz ki doğru yaptıkları işlerin her zaman yanında oluruz. Yanlışlarında da “durun bir hele” demek boynumuzun borcudur. Ahlak ve maneviyatı önceleyen, insanlığımızı yeniden kazandıracak eğitimi ve icraatları gündemlerinin başına alsınlar. Bu hususta toplumun tüm fertleri, tüm kurumları elinden gelen çabayı ortaya koymalıdır. Çünkü bu dert hepimizin derdi, hepimizin yangınıdır. Bu dert, bu yangın önlem alınmazsa hepimizi boğacak, hepimizi yakacaktır. Gelin hep beraber siyasilerle, sivil toplumla bu sorunları çözelim.

Çünkü bu dert hepimizin derdi, hepimizin yangınıdır. Bu dert, bu yangın önlem alınmazsa hepimizi boğacak, hepimizi yakacaktır. Gelin hep beraber siyasilerle, sivil toplumla bu sorunları çözelim.

Bu vesile ile siyasetçisinden sanatçısını akademisyeninden gazetecisine tüm meşhurlara da şu tarihi hatırlatmayı yapmayı milletimiz adına bir borç biliyoruz. İnancımızla kutsallarımızla uğraşmayın. Bu milletin ameli hataları olsa da imanı yerli yerindedir. Bu milletin imanı ile kutsalı ile uğraşanın başı hep önde olacaktır. Biz milletimize de imanına da güveniyoruz.

Milletimize de sesleniyoruz ki umutkar olsunlar. Çünkü Allah nurunu tamamlayacaktır. Çünkü tarihte böyle dönemler vardır. Ve Allah’ın izniyle geçecektir. Çünkü üçüncü bin yıl inşallahİslam’ın çağı, insanlığın çağı olacaktır. Milli Görüş fikriyatının çağı olacaktır. Hak gelecek batıl elbet zail olacaktır. Sadece bu süreçte kim kimdir, kim neyin tarafındadır, kim imtihanı kazanacaktır belli olacaktır.

İlgili Makaleler