Gündem

Demokrasi ve Milli Birlik Günü

Demokrasi ve Milli Birlik Günü

Sevgili okurlarım, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 6. yılındayız. Senelerden beri kendilerini gizleyerek devletin her kademesinde yuvalanan hain Fetö terör örgütü tarafından bundan 6 sene önce bir darbe girişiminde bulunuldu.

Bu hain darbe girişiminde 251 kişi hayatını kaybederek şehit, 2 bin 734 kişi de yaralanarak gazi oldu. Hayatlarını kaybedenlere rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Gazilerimize de sağlıklı günler diliyorum.

Darbe girişiminin olduğu tarihten, yani tam altı seneden beri bu konuda halkımız ikiye ayrılmış durumda.

Bir grup, olayın bir darbe girişimi olmadığını, senaryosu yazılıp oynanan bir tiyatro olduğunu savunuyor.

Diğer grup da, darbe girişimi olduğunu iddia ediyor ama o kadar abartıyor ki duyduğumda hayretten ne diyeceğimi şaşırıyorum. 15 Temmuz olayının Kurtuluş Savaşı kadar, Çanakkale Savaşı kadar önemli olduğunu iddia edenler bile var.

Tiyatro diyerek küçümseyenler mi, yoksa Kurtuluş Savaşı kadar önemli olduğunu söyleyerek abartanlar mı haklı?

19

Yaşım gereği ülkemizde yaşanan tüm darbeleri yaşadım ben.

20

27 Mayıs 1960 darbesinde 8 yaşında bir çocuktum. Hatırlıyorum tam sokakta oynama çağındaydım. Rahmetli annem o gün sokağa salmamıştı oynamaya beni, meğer darbe nedeniyle sokağa çıkma yasağı varmış.

21

Daha sonra 12 Eylül 1980 darbesinde fiilen görev aldım. Silahlı Kuvvetlerde muvazzaf astsubay olarak verilen emirleri yerine getirerek darbede görev aldım. Karamürsel Belediyesi’ne el koyduk, rahmetli Yılmaz Albay Belediye Başkanlığı koltuğuna oturdu, ben de Belediye Yazı İşleri Müdürlüğü yaptım birkaç ay.

Bu yaşadıklarımın ışığında diyorum ki, 15 Temmuz ne birilerinin iddia ettiği gibi tiyatro, ne de diğer grubun iddia ettiği gibi Kurtuluş Savaşı düzeyinde bir olay.

15 Temmuz hain fetöcüleri tarafından yapılan bir darbe girişimi. Önce ne olduğunu böylece tespit ettikten sonra makul ve mantıklı bir şekilde nasıl önlendiğini analiz edelim. Bir yarım akıllı çıkıyor, akla ziyan bir şekilde “Vatandaşlar tankın egzozuna tişörtünü tıkayarak darbeyi önledi” diyor. Hadi bunu diyen yarım akıllı deyip geçelim ama adının önünde profesör yazan, YÖK Yüksek Disiplin Kurulu tarafından kendisine birden fazla disiplin cezası verilmesi nedeniyle rektörlük görevi sona erdirilen, ancak halen başka bir üniversitede öğretim üyeliği devam eden eski milletvekili Mazhar Bağlı “İnsanlar 11. kattaki apartmanın üzerine çıkararak alçaktan uçan uçağa kafa atarak şehit oldular”diyor. Ben internette okuyunca böyle söylediğini önce inanmadım ama sonra kendi sesinden videosunu dinleyince hayretler içinde kaldım.
Bu yazıyı dün gece yazacaktım ama özellikle bir gün sonra yazmayı tercih ettim. Yapılan etkinlikleri izleyip ondan sonra yorumlarımı yapmayı düşündüm.

Yukarıda da belirttiğim gibi 15 Temmuz ne onu küçümseyenlerin söylediği gibi bir tiyatro, ne de onu fazla abartanların söylediği gibi Kurtuluş Savaşımızla kıyaslanacak bir olay. Bir tarikatın senelerce kendini gizleyerek Silahlı Kuvvetlerimizin içine soktukları elemanları tarafından yapılan hain bir darbe girişimi.

Bu darbe girişimi de halkın sokaklara çıkmasıyla engellenmedi. Halk istediği kadar sokağa çıksın çok fazla insan ölür yine önlenemezdi. Darbenin önlenmesinin yegane sebebi başta rahmetli Ömer Halisdemir gibi kahraman, cumhuriyetçi vatansever silahlı kuvvetleri mensuplarının hayatlarını ortaya koymasıyla önlendi.

Aradan geçen 6 yıla rağmen 15 Temmuz olayı hakkında halen aydınlatılmamış birçok soru işareti var. Onlarca soru işareti var ama ben en çok kafamı meşgul eden ikisini sizlere sunarak yazıma son vereceğim.

Birinci soru: Öğleden sonra saat 14.00’te bir binbaşının MİT’e giderek olayı ihbar etmesiyle darbe girişimi açığa çıkıyor. MİT, durumu Genelkurmay’a bildiriyor. Yani mesai saatleri içinde durumdan haberdar olan Genelkurmay Başkanı neden darbeyi önleyemiyor. Genelkurmay tüm birliklere “İkinci bir emre kadar tüm personel görev yerlerini terk etmesin” şeklinde tek cümlelik bir emir yayınlansaydı darbe girişimi olmaz, şehit olan 251 yurttaşımız şimdi hayatta olurdu. Neden bu emri yayınlamadı? Bu durumda zamanın Genelkurmay Başkanı en azından görevi ihmal suçu işlemiş olması gerek ama mükafatlandırılarak Bakan yapıldı.

İkinci soru: Darbe olacağını haber alan MİT Müsteşarı Genelkurmay’a bildiriyor durumu ama kendisinin amiri durumdaki bağlı olduğu Başbakan’a bildirmiyor, Cumhurbaşkanı’na bildirmiyor. Hatırlayın Cumhurbaşkanı darbe girişimini eniştesinden öğrenmişti. Bu durumda görevini yapmayan MİT Müsteşarının en azından görevden alınması gerekirdi, neden halen görevde?

Bu soruların cevapları belki ilerdeki günlerde veya yıllarda açıklanır ama şu anda halen bilinmiyor bu konular.

Sözün özü: 15 Temmuz hain bir darbe girişimidir. Ama aradan geçen 6 yıl sonra hâlâ “Darbe gecesi sen neredeydin?” tartışmalarını bir yana bırakıp bu olaydan ders alarak bir daha böyle bir ihanetle karşılaşmamak için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.

 

İlgili Makaleler