YaÅŸam

YoÄŸurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran…

Ananeniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, Siz, "Aman anane be, boş versene" deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya...

YILMAZ ÖZDÄ°L’Ä°N BU YAZISINI MUTLAKA BÄ° OKUYUN!

ÇOK MU ZOR?

Ananeniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken,

Siz, “Aman anane be, boÅŸ versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya…

Anane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini ananeden alıp, bir kenara yazmadınız ya…

İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.

Ne verirlerse

19

Onu yiyeceksiniz.

20

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz.

21

Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.

Bilmeli.

Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor!

YoÄŸurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran…

İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm,

maalesef torunlarınız da.

Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için,

İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!

Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.

Tahin-pekmezi ” köylü iÅŸi ” vıcık vıcık yaÄŸ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için,

Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama zor mu evde yoÄŸurt yapmak?

Ä°stanbul’un güneÅŸi müsait deÄŸil, anlarım, zor mudur Ä°zmir’de,

Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?

Åžikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye…

İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde

ekmek yapmak?

Bütün ailen kabız…

Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun

Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun

Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek ÅŸimdi…

Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok;

Gazetelerin tiraj almak için uydurduÄŸu uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun…

Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceÄŸini sanıyorsun?

Çin’den bal getiriyorlar mesela…

Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar.

NeymiÅŸ efendim, içinde genetiÄŸi deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ organizma olabilirmiÅŸ falan…

İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!

Ben iddia ediyorum;

KaÅŸla göz arasında frankeÅŸtayn ürünlere kapıları açan arkadaÅŸlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Åžemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile…

Uzatmayayım.

Mutfak genetiÄŸimizi kaybettik biz.

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını deÄŸiÅŸtirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz,

Ya da ne verirlerse onu yiyeceÄŸiz.

Yılmaz ÖZDİL

Ä°lgili Makaleler