YaÅŸam

ÅžABAN AYININ FAZÄ°LETÄ°

Şaban ayı Kamerî ayların sekizincisidir.11 Şubat pazar günü Resulullah (s.a.s.) efendimizin benim ayımdır buyurduğu Şaban ayı başlıyor.

ÅžABAN AYININ FAZÄ°LETÄ°

Üçayların ikincisi olan

Şaban ayı Kamerî ayların sekizincisidir.11 Şubat pazar günü Resulullah (s.a.s.) efendimizin benim ayımdır buyurduğu Şaban ayı başlıyor.

Ayın hareketlerine göre hesaplanan Arabî ayların ilki Muharrem, sonuncusu da Zilhiccedir. Şaban ayi, Receb ile Ramazan ayları arasında yer alır. Şaban ayının Araplar arasındaki eski adı Azildir

Araplar, Åžaban ayına “ÅŸehrullâh-i muazzam”, “ÅŸehru’l-kerâme” ve “ÅŸehru’l-kasîr” de derlerdi. Onlar da bu aya deÄŸer verirlerdi.

 

Åžaban ayını faziletli kılan özelliklerden biri, “şühûr-i selâse” denilen “üç aylar”ın ikincisi olmasıdır. BilindiÄŸi gibi, üç ayların ilki Receb, üçüncüsü de Ramazandır. Åžaban ayının önemli bir hususiyeti de, “Beraat gecesi”nin bu ayın on beÅŸinci gecesine tesadüf etmesidir. Beraat gecesi, meleklerin inmesi, duaların kabul olunması, duaların geri çevrilmemesi gibi birçok fazilete sahip olduÄŸu için, bulunduÄŸu ayı da deÄŸerli kılmıştır (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Ä°stanbul 1983, III, 302).

19

 

20

İbn Mâce, Şaban ayı ve özellikle Beraat gecesi hakkında rivayet edilen şu iki hadisi kaydeder:

21

 

“Åžaban ayının yarısı (Beraat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneÅŸin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu? Onu affedeyim! Rızık isteyen yok mu? Rızık vereyim! Åžifa dileyen yok mu? Åžifa vereyim!” (Sünen, Ä°kâmetü’s-Salât, 191).

 

“Allah Teâlâ, Åžabanın on besinci gecesi (Beraat gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asî olanlarla Allah’a ortak koÅŸanlar dışında bütün kullarını bağışlar” (Sünen, Ä°kâmetü’s-Salât, 191)

Peygamber Efendimiz, bu ayda mümkün olduÄŸu kadar oruç tutardı. Hz. ÂiÅŸe, O’nun bu davranışını ÅŸu sözleriyle ifade eder: “Rasûlüllah’ın (s.a.s) Åžaban ayındaki kadar çok oruçlu olduÄŸu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarîh Tercümesi, IV, 295).

 

Şaban ayı, İslam tarihinde bazı önemli olayların gerçekleşmesi açısından da önemlidir. Bunlar arasında, hicretin ikinci yılına rastlayan

Åžaban ayı ortalarında nâzil olan âyetle kıblenin Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Haram’a çevrilmesi ve diÄŸer bir âyetle de Ramazan orucunun farz kılınması sayılabilir.

 

Ä°lâhî feyz ve bereketin yeryüzünü ÅŸenlendirdiÄŸi bu mübarek ay, mü’minler için en kârlı ve kazançlı fırsattır. Çünkü Şâban’ın deÄŸer ve kıymetini arttıran en önemli tarafı, diÄŸer aylara göre (Ramazan hariç) yapılan her amelin ve ibadetin sevabının üç yüz kattan fazla oluÅŸudur.(1)

 

DiÄŸer vakitlerde kılınan bir rekât namazın sevabı on ise, Åžaban ayında üç yüzden fazladır. Okunan her bir Kur’ân harfi için üç yüz Cennet meyvesi vardır.

Yine bu ihsan ve bağış ayı olan günlerde amel defterimizin sevap hanesine kaydettirdiğimiz ibadetler, her an şeytan ve nefsin fırlattığı gaflet, vesvese ve şüphe oklarına birer kalkan vazifesi görerek gerçek huzurumuzun kaynağı olur. Çünkü farkında olmadan veya bir anlık gaflet sonunda işlediğimiz hatâ ve kusurların keffareti olabilecek hasenat ve iyilikler en bereketli şekilde bu günlerde elde edilmektedir. Ayrıca bu ibadetler ileride hücumuna maruz kalabileceğimiz günahlar için de bir siper hüviyetini taşır.

 

Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadet ve taatte bulunurlardı.

“Åžaban benim ayımdır.”

“Åžaban günahları temizleyendir” buyurarak kadrini yüceltirdi.(2)

 

Receb ayı geldiÄŸi zaman da “Allahım, Receb ve Åžaban (ayını) bize mübarek ve bereketli kıl” buyururdu.(3)

 

Böylece dua ve niyazlarında bu ayların kudsiyetini dile getirmişlerdir.

 

Peygamberimizin Åžaban ayına gösterdiÄŸi bu hürmetin bir sebebi de devamında gelecek olan Kur’ân ayı olan Ramazan’dan dolayı idi. Hz. Enes’in rivayetine göre, Peygamberimizden sual ederler:

“Ya Resulallah, Ramazan’dan baÅŸka en faziletli oruç ayı hangi aydadır?”

Bu soruya Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam,

“Ramazan’ı tazim için (Ramazan hürmetine) Şâban’ da tutulan oruçtur” cevabını verirler.(4)

Basta Hz. Âişe Validemiz olmak üzere Sahabilerin beyanına göre Peygamberimiz bazan Şaban ayının tamamını, çok kere de çoğu günlerini oruçlu geçirirdi. Zaten diğer günler, bilhassa Pazartesi ve Perşembe günleri de oruçlu bulunan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam maddî ve manevî pekçok hikmetinden dolayı oruç ibadetini sıkça yapardı.

Bu hususta Hz. ÂiÅŸe’nin (r.a.) şöyle bir rivayeti vardır:

“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam bazı aylarda çok oruç tutardı. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç iftar etmedi sanırdık. Bazı aylarda da çok iftar ederdi. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç oruç tutmadı derdik. Resulullahın Aleyhissalâtü Vesselam Ramazan’dan baÅŸka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Åžaban’daki kadar, kendisinde, çok oruçlu olduÄŸu bir ay da görmedim”(5)

Hz. Âişe başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler:

“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam senenin hiçbir ayında Åžaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu:

“Amellerden gücünüzün yettiÄŸini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kiÅŸinin az da olsa devam üzere iÅŸlediÄŸi ameldir.”(6)

Yine Hz. ÂiÅŸe, Ä°bni Mâce’de geçen baÅŸka bir rivayetinde de, “O (Resul-i Ekrem) Åžaban ayının tamamını oruçla geçirerek nihayet Şâban’ı Ramazan’la birleÅŸtirirdi”(7) diyerek Peygamberimizin bu ayda daha çok oruç tuttuÄŸunu ifade etmektedir.

 

Bu iki rivayetten hadis âlimleri, Peygamberimizin bazı seneler Şâban’ın tamamını, bazı zamanlarda da çok günlerini oruçlu geçirdiÄŸi kanaatine varmışlardır. Zaten hadiste geçen “tamamı” mânâsına gelen “küll” kelimesi Arapçada çoÄŸunluk mânâsında kullanılırdı.

 

Bir kimse bir ayın çok günlerini oruçlu geçirirse, tamamını oruçlu geçirdiği ifadesi yer alırdı.

Her iki rivayetten Şaban ayının tamamını oruçlu geçirmenin veya bir kısmında oruç tutmanın caiz olacağı hükmü çıkarılmaktadır.

Åžaban ayında oruç, namaz, sadaka gibi ibadetlerin ve diÄŸer imâni ve Ä°slâmî hizmetlerin fazla yapılmasının bir hikmeti de, devamında gelecek olan Ramazan ayı için zihnen, bedenen ve ruhen bir hazırlık ve alışkanlığa sebep olmasıdır. Çünkü bazı insanlar, “Nasıl olsa, Ramazan gelince daha çok ibadet ederiz” diye gaflet ve tembelliÄŸe kapılabilirler. Ä°ÅŸte Şâban’da yapılan ibadetler bu perdeyi yırtmaktadır.

Bu hususa Peygamberimiz, Hz. Ãœsame bin Zeyd’in suâli üzerine iÅŸaret etmektedir. Hz. Ãœsame sorar:

“Yâ Resulallah, Åžaban ayında tuttuÄŸunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuÄŸunuzu görmedim.”

Bunun üzerine Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:

“Receb ve Ramazan ayları arasında ÅŸu Åžaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki, ameller, Alemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim.”(8)

Bu mübarek günleri değerlendirerek gün ve gecelerimizi manevî yönden daha çok bereketli kılarsak, bu ayın feyzinden daha fazla istifade etmiş oluruz. Bu aylarda tutulan oruç farz ve vacip olmayıp sadece sünnettir. Peygamberimize uyarak sevap ve mükâfatına nail olmak için oruç tutmaya gayret ederiz.

 

Cenab-ı Hak bizleri Şaban ayının nurundan ve feyzinden en azami mertebede istifade eden kullarından eylesin. Amin.

Kaynaklar

1) Åžualar, s. 416.

2) Keşfü’l Hafâ. 2:9

3) Müsned, 1:259

4) Tirmizı, Zekât: 28.

5) Buhari, Savm: 51.

6) Müslim. Sıyam: 177.

7) İbni Mâce, Savm: 4.

8) Nesei, Savm: 70.

Ä°lgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir