İnsan kalitesi…

İnsan kalitesi…

Sevgili okurlarım, bazı televizyon kanallarında “Bilgi yarışmaları” yapılıyor. Bunların karşılığında da çeşitli para ödülleri veriliyor.

Bilmiyorum siz izliyor musunuz ama ben izliyorum bu bilgi yarışmalarını. O kanalın yayın politikasını beğenmesem de, o kanalın siyasi görüşü tamamen bana zıt olsa da izliyorum hangi kanalda yapılırsa yapılsın bilgi yarışmalarını.

İzleyenler bilir, o yarışmaların başlangıcındaki birkaç soru bilgiye dayanmayan, genellikle dikkat sorusudur. Sorunun cevabını bilmeseniz bile diğer şıklara öyle saçma, öyle komik keleler konmuştur ki doğru cevap adeta “Ben burdayım” diye bağırır size.

İlk barajı oluşturan o bölümden sonra gerçek bilgi içeren sorular soruluyor genellikle.

Ben izlerken görüyorum ki demin bahsettiğim bazı kolay soruları bile bilemeyip elenenler oluyor. Bu tür sorularda elenenlerin bazıları ekran heyecanına yeniliyorlar, bazıları dikkatlerini toplayamayıp aceleci davranıyorlar.

Asıl bilgi de daha sonraki sorularda ölçülüyor. Bir bakıyorsunuz hiç ummadığınız bir insan çok fazla soru biliyor, bir bakıyorsunuz akademisyenim diye o koltuğa oturan insanlar çok basit bir soruyu bilemeyip eleniyorlar.

Biz de 55 yıl öncesinden kardeş olduğumuz sınıf arkadaşlarımızla kurduğumuz watsap grubunda ertesi gün “Şimdinin akademisyenleri bizim zamanımızın lise mezunları kadar bilgili değil” diyerek değerlendirme yaptığımız çok oldu.

Biz kendi aramızda bunları konuşup şakalaşırken ne oldu dersiniz. Bir profesör, diğer profesörü üniversitedeki odasında tabancayla vurdu.

Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Galip Atasağun (55), yine aynı fakültede İslam Felsefesi bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Uluç (46)’u tabancayla ateş ederek yaralıyor.

Daha önceki yıllarda Fakülte içindeki izin planlamasında aynı tarihte izin talebinde bulundukları için ikisine de aynı tarih verilmesi uygun bulunmayan iki profesör o tarihten beri husumetliymişler. Olay günü kardeşi İzzet Atasağun ile birlikte odasına gittiği Tahir Uluç’u tabancayla bacağından yaralıyor.

Olaya bakar mısınız sevgili okurlarım bir profesör, diğer bir profesörü tabancayla vurarak yaralıyor. Sanki iki ergen çocuk gibi birbirlerine izin gibi incir çekirdeğini doldurmaz, ipe sapa gelmez bir sebep yüzünden birbirlerine husumet besliyorlar iki seneden beri sonra da silahla yaralama. Yine de yaralı olarak kurtulmuş, hayatını da kaybedebilirdi.

Olay bir üniversitenin ilahiyat fakültesinde geçiyor. Düşünün, gözlerinizin önüne getirin. Profesör fakültede derse giriyor, kürsüye çıkıyor öğrencilere “Şimdi sizlere Kur’anı Kerim’deki ayetlerin manalarını anlatacağım” diyor. Sonra Maide suresi 5/32. Ayetinden örnek veriyor “Kim haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanlığı öldürmüş gibi olur” diye anlatıyor öğrencilere, zil çalıp teneffüse çıkınca da gidip diğer hocayı tabancayla yaralıyor.

Biz “şimdiki profesörler eskinin lise mezunları kadar bilgili değil” diye ironi yapıyorduk ama meğer şimdinin profesörlerinde kişilik de kalmamış. Eskiden profesör denilince tabir yerindeyke kelli felli, oturaklı insanlar aklımıza gelirdi. Yanında geçerken adeta ceketinizi iliklemenizi düşünürdünüz duruşuyla, davranışlarıyla adeta “Ben profesörüm” diye bağırırdı bu insanlar.

Şimdi herkesin kalitesinin düştüğü gibi profesörlerin de kalitesi düştüğünü gösteriyor bu olay. Üniverstile sınavlarında ve daha birçok sınavda yurdumuzda ilk kez 2005 yılında sınav soruları çalınmıştı. Ondan sonra günümüze kadar yapılan her sınav hakkında insanların kafasında soru işaretleri dolaşıyor. Bir zamanlar çok kolay doçent ve profesör olunduğu hakkında söylentileri dolaşıyor internet ortamında. Ne kadarı doğrudur bilemiyorum. Bu yazıda adı geçen insanların da böylesine hak etmedikleri halde mi doçent veya profesör olduklarını da bilemiyorum ama yaptıkları bu davranışları gördükten sonra insanın aklına gelmiyor değil.