Kültür

Şaka gibi…

Genç okurlarım belki bilmezler. Ya da okumaya, edebiyata meraklı olan gençlerin bazıları bilirler.

Şaka gibi…

Sevgili okurlarım bugün sizlere “Şaka gibi” bir olaydan bahsedeceğim.

Genç okurlarım belki bilmezler. Ya da okumaya, edebiyata meraklı olan gençlerin bazıları bilirler. Ben gençlik yıllarımda çok romanlarını okumuştum Aziz Nesin’in. Romanlarından üçü senaryolaştırılarak filme alınmış. Bu filmleri de izledim. Mesela Zübük romanı aynı adla sinemaya aktarıldı. Küçük bir kasabanın belediye başkanının hayatını ve başından geçenleri anlatıyordu. Daha sonra milletvekili de olan bu şahıs çeşitli entrikalarla seçimleri kazanıyordu. Ben bu filmi izlediğim zaman emekli olmamıştım ve kamu görevlisiydim. Siyasiler ve belediye başkanları hakkında fazla fikrim yoktu. Filmi kahkahalarla gülerek izlemiştim. Hayatın içinden olayları oldukça abartarak mizahi bir yorum katıyordu. Hayatın içindendi olaylar ama o kadar abartılıyordu ki “Aman canım roman işte, gerçek hayatta böyle şeyler mi olur?” diye düşünüyordu insan. Ama şimdi kamu görevinden emekli olduktan sonra basın sektöründe yer alıp, gazetelerin her kademesinde çalışıp, siyasi olayları da basın emekçisi olarak gözlemledim. Öyle belediye başkanlarının haberlerini okuyoruz ki rahmetli Aziz Nesin abartmamış meğerse.

127 roman yazmış. Ben herhalde yarısından fazlasını okudum galiba. Eserlerinden büyük bir kısmı yabancı dillere çevrilmiş. UNESCO’nun dünya çeviri bibliyografyasına göre Türkçe eserler kaleme alan yazarlar arasında eserleri yabancı dile en çok çevrilen 4. yazar olduğu tespit edilmiş.

Üyesi olduğu PEN Dünya Yazarlar Birliği toplantısında sohbet ettiği bir İtalyan yazar Aziz Nesin’e kaç kitabı olduğunu sorunca 127 cevabını alan İtalyan inanmayan gözlerle şaşkın şaşkın bakmış. Sadece 13 kitabı bulunan karşısındaki İtalya’nın en ünlü yazarıdır. Nasıl bu kadar kitap yazabildiğine şaşırmıştır. Daha sonra bir davet üzerine Türkiye’ye gelen İtalyan yazar birkaç gün ülkemizde kaldıktan sonra kendisini ağırlayan ve memleketine dönerken uğurlaya Aziz Nesin’e “Öyle bir ülkede yaşıyorsun ki, bu kakar çok kitap yazman normal” demiş.

***

Gelelim bu yazımın konusuna. Hani “Kalite ayrıntıda gizlidir” diye bir söz vardır ya. Bazıları ayrıntıya önem vermezler ama ben ayrıntıların önemli olduğunu düşünenlerdenim.

19

Televizyon haberlerini de bu gözle, ayrıntılarına, detaylarına göz atarak izlerim.

20

Geçenlerde bir haber geçti haber bültenlerinde. 31 Mart seçimlerinden sonra iptal edilen bazı yerlerdeki seçimlerin 2 Haziran Pazar günü yenilenmesine karar verilmiş.

21

Bazı ilçelerde belediye başkanlarına yapılan itirazlar sonunda Yüksek Seçim Kurulu toplantısında o ilçelerdeki seçimlerin yenilenmesine karar vermiş.

Ayrıca 31 Mart seçimlerinde 50 bini aşkın muhtar için oy kullanılmış, bu kadar muhtar yeniden seçilmiş. 2 Haziran’da ise 3 binin üzerinde muhtarlıklarda yeniden seçim yapılmasına karar verilmiş.

Bu bilgileri haberlerde izledikten sonra “Acaba bu 3 binin üzerinde muhtarlar neden yeniden seçilecek?” sorusu kafama takıldı.

Önce internette Google amcaya “Muhtarlık başvurusu nasıl yapılır?”

“İlçe Seçim Kurulu’ndan alınan bilgiye göre, muhtar adayı olmak için bir yere başvuru yapmaya gerek yok. Şartları taşıyan muhtar adayı, aday pusulasını bastırıp seçimlere katılabilmekte” bilgisine ulaştım.

Daha sonra yine Google amcaya “Kimler muhtar olur, muhtar olmak için şartlar neler?” diye sordum.

“Muhtar olabilmek için öncelikle T.C. vatandaşı olunması gerekir. Aynı zamanda bireyin 18 yaşın üzerinde olması gerekmektedir. Diğer yandan muhtar olabilmek için en önemli şartlar içerisinde, ilgili köy veya mahallede en az altı ay süreli ikamet etmektir. Ayrıca yüz kızartıcı herhangi bir işe karışmamış ve adli sicil kaydı bulunmamış olması gerekir. Bu kriterleri taşıyan kişiler seçim zamanı adaylığını koyarak en fazla oyu almak suretiyle muhtar olabilirler” bilgisini gördüm.

Muhtar olmak için bu şartlar var ama yukarıda yazdığım gibi herhangi bir yere başvurması gerekmiyormuş muhtar adaylarının. 31 Mart’ta seçimi kazanan 3 binin üzerindeki muhtarların neden iptal edildiği bir ayrıntı gibi görünse bile ben araştırdım. Büyük bir kısmı sabıkalı veya 6 ay süreyle o mahalle veya köyde ikamet etmediği gerekçesiyle muhtarlıkları iptal edilmiş.

Şimdi bu 3 bin yerleşim yerinde tekrar seçim sandıkları kurulacak. Sandık kurulları oluşturulacak. Vatandaşlar işini gücünü bırakıp tekrar oy kullanacaklar.

Seçerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdiğimiz 600 milletvekilinin hiçbirisinin aklına gelmiyor mu bu konuda bir kanun teklifi vermek?

“Muhtarlığa aday olanlar İlçe Seçim Kurulu’na başvursunlar. Başvuru dosyalarına e-devlet üzerinden alacakları ikametgah belgelerini ve adli sicil belgelerini eklesinler” diye bir kanun teklifi versin 600 vekilden birisi, diğerleri de kabul etsin, olsun bitsin.

Bu konuyu araştırırken bir bilgiye rastladım. Vaktinde köyün birinde muhtar seçimine 3 aday katılmış. 169 ile en yüksek oyu alan muhtar seçilmiş. Ama 47 oy alarak ikinci olan aday seçilen muhtarın sabıkası olduğunu belirterek itiraz edince mazbata birinciden alınarak ona verilmiş. Ancak sadece kendisi, eşi ve 2 çocuğunun oyu olan 4 oy aday da ikinci olanın şehirde ikamet ettiğini, köydeki evine arada sırada uğradığını beyan ederek itiraz edince köyde hiç sevilmeyen, ailesinden başka kimsenin oy vermediği bir aday muhtar olmuş.

Böyle olayları rahmetli Aziz Nesin yazsa abartmış diyeceğiz ama gerçekten şaka gibi. Bir yere aday olanların resmi bir merciye müracaat etmeleri şartının getirilmesi bu kadar zor mu? Neden böyle bir düzenlemeye gidilmez anlaşılır gibi değil.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir