Güncel

Yerli ve milli

Sevgili okurlarım seçimler, daha sonra ikinci tur seçimler derken yazmak için not aldığım konuya ancak bugün sıra geldi.

Yerli ve milli

Sevgili okurlarım seçimler, daha sonra ikinci tur seçimler derken yazmak için not aldığım konuya ancak bugün sıra geldi.

Seçim kampanyalarından bir süre önce televizyonlarda haberleri izlerken kısaca geçilen bir haber dikkatimi çekip not almıştım. Haber kısaca şöyle:

Ankara’nın Altındağ ilçesinde yaşanan kavgada Suriyeli Yahya Al Abdo, 18 yaşındaki Emihhan Yalçın ve arkadaşı Ali Yasin Güler’i bıçaklayarak kaçtı. Hastaneye kaldırılan yaralı Emirhan Yalçın, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Ali Yasin Güler’in tedavisi ise hastanede sürüyor.

Daha sonra başka bir haber söylendi ama seçim propagandaları arasında kaynayıp gitti. O haber de kısaca şöyleydi:

Ağrı‘nın Eleşkirt ilçesinde Afganistan uyruklu çoban, tartıştığı oturduğu evin sahibi olan çifti pompalı tüfekle vurarak öldürdü. Afgan çoban olay sonrası kayıplara karıştı.

Bu iki olay beynimde yankılanırken geçen yıla götürdü beni düşüncelerim. Geçen yıl mayıs ayında Sakarya Üniversitesinde gerçekleşen “Medyaba yabancı düşmanlığından nasıl kaçınılır?” başlıklı atölye çalışmasına katılmıştım. Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Nesrin Kenar hocamın koordinatörlüğünde düzenlenen atölye çalışmasına bölgemizdeki ve ülkemizin diğer şehirlerindeki birçok gazeteci meslektaşımla birlikte katıldık.

Yurt dışından, şu anda tam olarak hatırlamıyorum ama bir Afrika ülkesinden gelen biri kadın biri erkek iki siyahi gazeteci de katılmıştı çalışmaya. Onların konuşmaları ve yaşadıklarını anlatmalarıyla bizdeki “Yabancı düşmanlığını” yok etmeyi amaçlıyorlardı galiba. Daha kimse konuşmaya başlamadan önce söz alarak “Bu çalışmanın ismini yanlış buluyorum. Ben kendimi iflah olmaz bir yabancı karşıtı olarak görüyorum ama yabancılara düşman değilim. Yabancıların boğazını sıkalım demiyorum ama ülkelerine gönderilmesinden yanayım” dedim. Nesrin hocam “Haklısınız ama literatürdeki konuya tam uyması için böyle bir başlık kullandık” şeklinde cevap verdi. Daha sonra Afrika ülkesinin vatandaşı olan siyahi erkek gazeteci kendi yaşadıklarını anlatmaya başladı. Simültane tercüme ile dinliyorduk. Ülkesindeki yönetimin baskısından yurt dışına kaçtığı ve sığındığı Fransa’da bir süre yaşadığını anlattı. Yine söz alarak “Kaç kişi sığınmıştınız Fransa’ya” diye sordum. Rakamlar yanlış olabilir ama aklımda kaldığı kadarıyla 150 civarında bir sayı söylemişti. Afrikalı meslektaşıma “Fransızların size karşı iyi davrandığını söylüyorsunuz ama 150 kişi yerine 1.5 milyon kişi gitseydiniz yine hoşgörü ile davranacaklarını düşünüyor musunuz?” sorusunu yönettim. “Haklısınız sığınmacıların yoğunluğu önemli tabii” şeklinde cevaplandırdı sorumu.

19

Bu yıl şubat ayında yaşanan ve asrın felaketi olarak adlandırılan güneydoğudaki 11 ilimizi vurarak resmi açıklamalara göre 50 bin insanımızın hayatını kaybettiği depremden önce hiç unutmuyorum Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı “Bundan sonra yapılacak ilk yerel seçimde benim ilimin birkaç ilçesinde Suriyeli Belediye Başkanları seçilirse şaşırmayın” demişti. Yani özet olarak Hatay ilinin birkaç ilçesinde Suriyelilerin nüfusu yerli nüfusu geçmiş.

20

Geçen hafta sonuçlanan seçimlerde de Suriyeliler konusu sık sık gündeme geldi. “Tamamını iki yılda göndereceğiz” diyenler oldu, “Hayır iki yıl fazla tamamını bir yıl içinde göndermeliyiz” diyenler oldu. Bunlara mukabil tamamını gönderemeyiz diyenler de vardı. Hepimiz televizyonlardan izledik bu beyanatları, tekrarlamama gerek yok.

21

Bir de zamanın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Tamamını yüzde 100 göndereceğiz dersek doğru olmaz. Şu anda Türkiye’de tarım sektörü, sanayide, hallerde istihdama ihtiyaç var. Benim babamın koyunları var mesela ‘çoban bulamıyorum’ diye söyleniyor. Şu anda iş gücüne ihtiyaç var” demişti.

Bence tamamı gönderilmeli. İnşallah yeni atanan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın babasının koyunları yoktur. Ayrıca ben Çavuşoğlu gibi düşünmüyorum. Ne tarım sektöründe, ne sanayide, ne de hallerde istihdama ihtiyaçları olmadığı kanaatindeyim. Suriyeliler yokken bizim sanayimiz durma noktasında değildi, tarım sektörü de daha ileri seviyedeydi. Hallerdeki ürünler de orada çürümüyordu.

Bu vatanın sınırları şehitlerimizin kanlarıyla çizildi. Yolgeçen hanı gibi Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar girip gelmemeli, sınırlarımızı korumalıyız, gelmiş olanları da geri göndermeliyiz. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın gururunu yaşıyorum. Öyle parayı basıp buradan ev alanın vatandaş olmasını da asla istemiyorum.

Sözün özü: Yeni Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Suriyeli mevkidaşı ile görüşmeli, daha sonra da Reisicumhurumuz Suriye Devlet Başkanı Esat ile görüşerek misafirlerimizin en kısa sürede kendi vatanlarına dönmeleri sağlanmalı. Misafirliğin de bir süresi olmalı değil mi?

İlgili Makaleler