Spor

Süper Kupa

Sevgili okurlarım, bugün sizlere geçen yılın son haftasında yaşanan bir olaydan bahsedeceğim.

Süper Kupa

Sevgili okurlarım, bugün sizlere geçen yılın son haftasında yaşanan bir olaydan bahsedeceğim. Bilmeyenler için olayı özetleyeyim kısaca. Senelerden beri ülkemizde o yılın lig şampiyonu ile kupa şampiyonu olan takımlar arasında bir maç yapılır. Daha önceki yıllarda adı “Cumhurbaşkanlığı Kupası” olan bu kupa genellikle tarafsız bir sahada oynanır. Başlangıçtan beri daha çok Ankara’da oynanır kazanan takıma kupası Cumhurbaşkanı tarafından verilirdi. Bir süre sonra adı “Süper Kupa” olarak değiştirildi. Gene tarafsız sahalarda oynandı uzun süre. Daha sonra gurbetçi vatandaşlarımızla kucaklaşma adı altında Almanya’da oynandı birkaç yıl.

Bu yılın Süper Kupa maçının da Suudi Arabistan’da oynanmasına karar verildiği açıklandı Futbol Federasyonu tarafından. İki güzide kulübümüz olan geçen senenin lig şampiyonu olan Galatasaray ile kupa şampiyonu Fenerbahçe Suudi Arabistan’da oynayacaklardı Süper Kupa maçını.

Aylar öncesinden tartışılmaya başladı konu.

“Cumhuriyetin 100. yılında neden Suudi Arabistan’da oynanıyor maç?” denildi.

“Kendi ülkemizde yapalım maçımız” denildi.

Hatta nerede yapılacağı konusunda öneriler yapıldı. Atatürk’ün vatanı kurtarmak için Anadolu’ya çıktığı Samsun’da maçın oynanması konusunda ısrarlı paylaşımlar yapıldı.

19

Tüm bu tartışmalar yapılırken maç günü geldi çattı. İki güzide kulübümüz Fenerbahçe ve Galatasaray takımları Suudi Arabistan’a uçtu.

20

Ben de birçok yurdum insanları gibi maçın naklen yayınlanacağı televizyon kanalını açarak beklemeye başladım.

21

Ama maç oynanmadı.

Neden maç oynanmadı?

Maçın oynanmaması hakkında birçok bilgi dolaştı ortalıkta. İlk olarak maç başlarken İstiklal Marşımızın çalınmasına Arap’ların izin vermediği söylentileri çıktı. Daha sonra Federasyon açıklama yaparak “Anlaşma yapıldı maçtan önce İstiklal Marşımız ve Suudi Arabistan milli marşı çalınacak denildi.

İki kulüp de maçtan önce ısınma hareketlerine üzerlerinde Atatürk tişörtleri ve ellerinde yurdumuzun kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” pankartıyla çıkmak istiyorlardı.

Ama Suudi Arabistan yetkilileri Atamızın bu sözünün yer aldığı pankartla çıkılmasına izin vermemişler. Zalimce katledilen Filistin için birçok laf üreten ama hiçbir girişimde bulunmayan Müslüman ülke “Yurtta sulh cihanda sulh cihanda sulh” sözünden rahatsız oluyorlardı.

İki takımımızın yurdumuza dönmesinden sonra yine bu hususta birçok yorumlar yapılmaya başlandı. Kimileri “Buraya Alman takımları gelse Hitler tişörtleriyle çıksa veya İtalyan takımları gelip Mussolini tişörtüyle çıksa biz izin verir miyiz?” gibi abuk sabuk mukayeseler yaptılar. Alman milleti Hitler’i, İtalyan milleti Mussolini’yi sevmiyor, çünkü milletine zulmeden diktatörler olarak görüyorlar onları. Ama bizim akıldaneler onlarla benim Atamı mukayese etme gafletine düşüyorlar.

Bazıları ise “FIFA kuralları var, her kulüp bunlara uymak zorunda” diye ahkam kesiyor.

Böyle bir sürü paylaşımlarla bilgi kirliliği dolaşıyordu ortada. Kimileri daha önceden yapılan sözleşmede pankart ve tişört yazmıyordu izin verilmemesi normal yorumları yapıyordu bazıları da aksini savunuyordu.

Kimin haklı olduğunu anlayabilmek uzun süre araştırdım. Konu hakkında kimler neler söylemiş inceledim. Dediğim gibi birçok bilgi kirliliği vardı. En sonunda uzun süre milli takım sorumlusu olarak federasyonda görev yapmış, uluslararasında da tanınırlığı olan, 2002’deki Dünya Üçüncüsü olduğumuz ekibimizin başında görev yapmış olan Can Çobanoğlu’nun söylediklerinin en doğrusu olacağına karar verdim.

Konunun uzmanı, Türk futboluna büyük emeği geçen Can Çobanoğlu: “Bu bir özel maç, ne FIFA ve UEFA kuralları diye bir şey yoktur. Bu tür özel organizasyonlarda sözleşme yapılır” diyor. Şöyle devam ediyor: “Birincisi ticari sözleşmedir, bu sözleşmede yapılacak organizasyonda harcanacak paralar, bunların hangi yolla harcanacağı ve kaynağı yazılır.

İkincisi ise lojistik sözleşmesidir. Burada da takımların nerede kalacağı, yeme içme yerlerinin neresi olacağı belirlenir. Bunun dışında takımların hangi formayla çıkacağı, ellerinde ne taşıyacakları sözleşmede yer almaz. Sadece uluslararası çapta terör örgütü olarak bilinen kuruluşların söylemleri ile her iki ülkenin değerlerine yönelik olumsuz söz yazı ve materyallerlerin kullanılamayacağı belirtilebilir.” Üçüncüsü güvenlik sözleşmesi.

“Sözleşmede pankart maddesi yok” diyen sivri zekalılara yine bazıları çok anlamlı bir cevap vermişler. “Bize bu imkanı veren Suudi Arabistan Kralına saygılarımızı sunarız” diye bir pankartla çıkmak isteselerdi, sözleşmede yok diye itiraz edilecek miydi? En güzel bu cevap bence.

Bir sosyal medya kullanıcısı da maçın iptal edilmesinin ardından “Çok maç izledim. Kaleden kaleye gol atıldığını gördüm ama Anıtkabir’den Arabistan’a gol atıldığını görmemiştim” demiş.

Yurt dışında da geniş yankı uyandırdı maçın iptali. Mesela Güney Koreli spor yazarı Hanshin Lee’nin, yaptığı paylaşımda “Suudiler gerçekten de hiç yenilmeyen bir adamı yenebileceklerini düşündüler” ifadelerini kullanırken, kısa sürede binlerce beğeni aldı. Evet, haklıydı Güney Koreli gazeteci. Atam sağlığında yedi düveli dize getirdi. Öldükten sonra 85 seneden beri bazıları çok uğraşıyorlar ama ölüsünü de yenemediler, yenemeyecekler.

Şimdi maçın ne zaman, nerede yapılacağı tartışmaları başlandı. Tekrar çeşitli şehirler söyleniyor. Ama bu konudaki iki sosyal medya kullanıcısının paylaşımını sizlere sunarak yazıma son vermek istiyorum.

“Bu sene Süper Kupa üç kere verilsin. Maç oynanmasın, birisi Fenerbahçe’ye, birisi Galatasaray’a verilsin. Birisin de götürülüp Anıtkabir’e konulsun” demiş bir sosyal medya kullanıcısı.

Ama benim daha çok hoşuma giden paylaşım şu: “Tekrar maç oynanmasın. Hazırlanan kupa ortadan bölünsün, yarısı Fenerbahçe’ye, yarısı da Galatasaray’a verilsin. Müzelerine konan yarım kupalar bu olayı hatırlatsın” demiş bu sosyal medya kullanıcısı.

Bu maç iptalinin yukarıda yazdığım birçok olumsuzluklarının yanında bir olumlu yanının da olduğunu düşünüyorum. Son zamanlarda bazı Fenerbahçeli taraftarlar Galatasaray’ı rakip değil adeta bir düşman gibi gördüğü, bazı Galasaraylıların da Fenerbahçe’yi düşman gibi gördüğüne şahit oluyorduk. Bu olaydan sonra inşallah iki takım taraftarlarının arasında dostluk oluşur. Düşman değil rakip olduklarını hatırlar her iki takım taraftarları.

 

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir