Güncel

2024′ de bizleri neler bekliyor?.

Bunu bilmemiz mümkün değil elbet. Lakin fikir yürütebiliyor, yaşadıklarımızdan; deneyim ve tecrübelerimizden yararlandıkça bir öngörü oluşturabiliyoruz ancak.

2024′ de bizleri neler bekliyor?.

 

Bunu bilmemiz mümkün değil elbet. Lakin fikir yürütebiliyor, yaşadıklarımızdan; deneyim ve tecrübelerimizden yararlandıkça bir öngörü oluşturabiliyoruz ancak.

 

Benim gibi orta yaşın biraz üstünde olanlar, maziye dönüp bir baktıklarında dünyanın ahval’i bu günden pek farklı değildi sanırım. Savaşlar, kavgalar, sömürü düzenleriyle mücadele..Daha buna benzer çeşitli olumsuz, üzücü olaylar..

 

Maalesef ki çocukluk ve gençlik günlerimizin bir kısmı da; çok üzücüdür ki, ‘ kardeş kavgalarıyla’ geçti.

19

Yakın tarihimize yaklaştıkça bazı şeylerin değişeceği umudunu hep taşıdım/ taşıdık.

20

 

21

Lakin bir kaç sene önce dünyaca yaşadığımız çağın felaketi, “Pandemi, Corona” virüs salgınının halen farklı adlarıyla devam ettiğini gördükçe, önümüze çıkan tabloda; 2024′ dün de sıkıntılı geçeceği yönünde bir mesaj veriyor sanırım.

 

Sevgili dostlar niyetim sizleri üzmek, endişeye sürüklemek değil. Yaşlı dünyamızın, güzel ülkemizin bir yaşayanı olarak, bundan sonrası için hazırlıklı olmak, hatta çözüm yolları üretmek olduğunu söylemek istiyorum .

 

Biz insanlık galiba dünyamızı hor kullandık. Ve maalesef ki hor kullanmaya da devam ediyoruz sanki. Yani özeleştiri yapma dönemimizin geldiği düşüncesindeyim.

Geriye dönüp baktığımızda tüm bu yaşananların temelinde insan’ ı görürüz.

 

Öyleyse şapkayı önümüze koyup hesaplaşma zamanı.

Bu, hem kendimize, hem çevremize, hemde tüm insanlığa karşı son şansımız olduğu düşüncesindeyim.

 

Tabi tüm bu hesap yüce yaratıcımıza karşı yapılması gereken bir hesap verme sürecidir.

 

İnsan olmak zor elbet!. Kendini tanıma, anlama gayretiyle mücadele verirken, bir de nefsiyle ile olan mücadele…

 

Haydi nefsini hallettin, ya kendi dışındaki savaş?. Çevreyle, diğer insanlarla, yaşamla..

 

Dahası, olumsuz doğa koşullarıyla, gelecek endişesiyle oluşan endişeyle..

Peki niye hep bir savaş halindeyiz?

 

Oysa sevgi ve kardeşlik değil midir temel hedefimiz?

 

İnsanın bunca sorununu, sıkıntısını gören dağ, diğer dağa, ” ben insan olsam dayanamaz çatlarım” demiş.

 

Oysa Hz. Şems, insanlığın bu çabasına farklı bir boyut getirmiş;

“Zor olacak ki imtihan olsun” demiş.

 

O zaman biz imtihandayız sanki.

 

Kime, niye, niçin?

 

Ben söyleyeyim; kendimize tabi. Önce kendimizle olan imtihanımızı kazanmalıyız ki, Rabbimize olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş olalım.

 

 

Öyleyse en başa dönelim:

Biz bu dünya’ya niye geldik, amacımız nedir? Niye buradayız?

 

Bu soruları kendimize sorup, samimi olarak cevapladığımızda ne çıkıyor ortaya bir bakalım.

 

Sonuca bir nebze de olsa ulaşma amacında olan dostlar, kendi çapımızda da bu testi uygulayalım lütfen.

 

1-) Biz bu dünya’ya niye geldik?

Cevabını bir kağıda yazalım lütfen.

 

2-) Bu dünyadaki amacımız nedir?

 

3-) Ben kimim? Sorusu sonrası yine bir kağıda samimi cevaplarla olumlu ve olumsuz yanlarımızı yazalım.

 

Bir kişisel gelişim uzmanı/ yaşam koçu olarak, zaman zaman vermiş olduğum seminer ve eğitim çalışmalarına da istinaden söylüyorum bunları.

 

-Bu testte zorlama yok. Arzu edenler katılabilir.-

 

Arayış içerisinde olan insanlığın başlangıç noktası burası aslında.

 

Kendini bilmeyen, tanımayan, dünya’ya geliş amacını henüz keşfedememiş birilerine insanlığı anlatmak hiç kolay olmayacaktır.

 

Öyleyse ilk iş kendimizi tanıyarak başlamalıyız.

 

Ve sonrası ilk olarak kendimizi severek yola devam etmek, en etkili yöntem. Sekiz milyara yakın insan nüfusunun içerisinde her birimizden sadece bir tane var. Hülasa hepimiz biriz ve tekiz. Bu bizim ne kadar değerli olduğumuzu gösteriyor. Öyleyse önce kendimizi severek başlamalıyız; bu bencillik değil dostlar.

Kendisini sevmeyen başkasınını sevemez doktrini söylüyor bunu.

 

Kendimizi sevip, kendimize saygı duydukça; bu suya atıla bir taş gibi dalga dalga çevremize yayılarak büyüyecektir. Böylece diğer insanları, doğayı, hayvanları, bitkileri, taşı- toprağı sevdikçe evrensel  bir kucaklaşmayla bütünü oluşturmak.

 

Hizmetkarımız olan bilinçaltımıza hükmetmeye başladıkça kontrol tamamen bizim elimize geçecek ve böylece kamil insan olabilme makamına yükselmiş olabilmek.

 

Bu boyuta ulaşan ebedi mutluluğu da yakalamış demektir.

Velhasıl değerli dostlar, görüldüğü gibi her şey bizim elimizde.

 

Kendini bilen, her şeyi bilir. Her şeyi bilen hem Rabbini, hem de bütüne hizmeti iyi bilir.

Böylece aydınlık ve gelecek güzel günlere..

 

Sağlıkla, sevgiyle kalınız.

Not: Önümüzdeki dönem de NLP Master olarak kişisel gelişim eğitimlerine başlamayı planlıyorum. Mümkün olduğunca ücretsiz, gönülden yapılan eğitimler olacaktır.  Bu konuda seminer ve eğitimlere katılmak isteyen dostlar bana gazete aracılığıyla ulaşabilirlerse, insanlığa olan sorumluluk yolunda katkı sağlamak arzusundayım.

Sevgiyle kalınız.

 

İlhan Akbulut

İlgili Makaleler

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir